YAZAR ÖMER SABRİ KURŞUN
Bu gün sizlere 90 lı yıllarda olmayan fakat günümüzde çokca şahit olduğumuz, iki trafik kazası hikâyesi ile yazıma girizgâh yapacağım ve beşeri münasebeti, Trafikten örnekle yola çıkarak, benim anladığım lisan ile anlatmaya çalışacağım. Bu arada sürç i lisan eder isek affola dostlarım…
Fakat ne çare ki söz söylenmiştir, kalemden beyaz sayfalar düşmüştür, anlayan anlasın. Anlamayanlara, anlayanlar anlatsın ama anlatmak istediğimi değil de, anlamak istediğini anlayanlar için, söylenen her söz fazladır. “Söz anlaması için muhtaç olan kişiye söylenir. Söz söylemeden anlayan kişiye söz söylemeye ne lüzum var?.. Gökler, yerler anlayan kişiye hep sözdür...”
-KAZA (1)
Yıl 2021 güz mevsimi ama yaz mevsiminden bir gün.
Araçlarıyla kaza yapan iki taraflar kaza sonrası birbirlerine girdi, ortalığı savaş alanına çevirdi! Tekme ve yumrukların havada uçuştuğu kavgada bir şahıs ön tampon parçasıyla kavga ettiği diğer sürücüye defalarca vurdu.
Şehir önemli değil sonuçta Türkiye ve Türk insanı. ( başka millet beni ilgilendirmiyor ben insanımın hali tavrına bakıyorum)
Edinilen bilgiye göre, İ.A. idaresindeki otomobil ile S.A. yönetimindeki araç çarpıştı. Kaza sonrası araçlardan çıkan şahıslar birbirine girdi. Tekme ve yumrukların havada uçuştuğu kavgada bir şahıs ise aracın kopan ön tampon parçası ile diğer şahsa defalarca vurdu.
Polis ekiplerinin müdahalesi ile kavga sonlandırılırken, kaza ve kavgada yaralanan 3 kişi kentteki hastanelere kaldırılarak tedavi altına alındı. Tarafların birbirinde şikâyetçi olduğu öğrenilen olayda polis ekipleri inceleme yaptı...
-KAZA(2)
Yıl 1993, güz mevsimi ama yaz mevsiminden bir gün. Zaten İzmir’in bu mevsimde yazdan pek farkı da yok hani.
Bornova Ankara Caddesi o günler geliş, gidiş çift yol. Öyle bugünkü gibi döner kavşak üst yol kesişen dolaşan fazladan yollar yok. Bu günün Trafiği de yok. Ama kesişen yollarda trafik ışıklarımız var
30 yaşlarında yakışıklı genç direksiyonda, kırmızı ışıkta durmuş, yeşil ışığı bekliyor. Ve yeşil yanıyor. Direksiyondaki genç karşıya geçmek için hafif gaz veriyor altındaki Renault’a.
Kaza o anda oluyor.
Soldan gelen kırmızı otomobil kırmızı ışıkta duramıyor. Renault’un sol orta direğine vuruyor. Orta direk ve iki kapı çöküyor. Sol koltuk sağ koltuğa yapışıyor.
Direksiyondaki genç sol kapıdan çıkıyor.
Kendine gelince de gidip kırmızı arabadakilerin çıkmasına yardım ediyor.
Geçmiş olsun. Ben iyiyim sizde yaralı falan var mı” diye sormayı da unutmuyor?
Sonrası bilinen işlemler. Arabalar çekiliyor yoldan. İfadeler alınıyor.
Kötü haber tez duyulurmuş. Babaya ulaşıyorlar.
Baba, arabayı öyle görünce oğlu için endişeleniyor. Neyse ki oğlu sağlıklı ama üzgün, belki de biraz korkmuş, babaya doğru geliyor. “Geçmiş olsun oğlum, ağrıyan sızlayan bir yerin var mı?” “Yok baba, ben iyiyim” diyerek, babayı ikna ediyor. Ve kazanın nasıl olduğunu anlatıyor.
Baba oğul konuşurken kırmızı arabanın sahibi de geliyor. Tanışıyorlar.
Kasıt yok, kaza…
Baba, teşekkür ediyor adama.
Adam şaşkın, “niçin” diye soruyor?
Baba, “Oğluma zarar vermediğin için” diyor?
Kırmızı arabanın sahibi mahcup bir yüz ifadesiyle, “keşke!” diyor. “Sizin arabaya çarpacağıma bir duvara çarpsaydım.”
”Niye öyle söyledin” diyor baba?
Kırmızı arabanın sahibi, “Beni utandırdınız. Kazadan sonra oğlun geldi geçmiş olsun. Ben iyiyim. Sizde yaralı var mı?” Diyerek, bizim arabadan çıkmamıza yardımcı oldu?
“Siz de geldiniz, teşekkür ediyorsunuz, oğluma zarar vermediniz.” diyerek. İnsan olduğumu hatırlattınız bana.
“Asıl ben size teşekkür ediyorum” ikinize de…
Baba, sonra, oğluna dönüyor ve “üzülme oğlum, üzülme. Sen iyisin ya arabanın önemi yok. Baban var ki arabası var.
”Para ile olacak hiçbir iş için üzülme!” Olur, gider...
İşte böyle dostlarım iki olay okuduk ve aradaki farkı nasıl bariz şekilde gördük:
İnsanlar toplum hayatında yaşamak zorundadırlar. Toplumda kişilerin birbirleri ile olan ilişkileri bir kurala bağlanmıştır.
Toplum hayatını düzene sokan bu kurala adap denilmektedir.
Yolculuk adabı, konuşma adabı, yeme adabı, oturma adabı gibi. Buna biz beşeri münasebet de demekteyiz.
”Muaşeret" ise birlikte yaşayıp iyi geçinme anlamlarını ifade eder. Beşeri münasebetlere genel olarak adabı muaşerette denilmektedir.
Toplumda normal davranış şekilleri, karşılıklı geçinme usulleri, nezaket ve görgü kuralları anlamına gelmektedir. Adabımuaşeret genel ahlâk prensiplerinin tamamlayıcı unsurlarıdır.
Adabımuaşeret diğer bir ifade ile görgü kuralları olarak da adlandırılabilir. Bunlar kızgınlık ve şiddetten sakınarak yumuşak huylu olmak, dostluğa önem vermek, hakkına razı olmak, yapılan iyiliklere karşı teşekkür etmek, bir işte azim ve sebat sahibi olmak, başkalarını kötülemekten kaçınmak, kendini yüksek görmemek, yaptığı iyilikleri başa kakmamak, ağır başlı ve vakur olmak, koğuculuk yapmamak, herkes hakkında hayır dilemek, yardımsever olmak, kendisi için arzu ettiği güzel şeyleri kardeşi için de arzu etmek, hastaları ziyarette bulunmak, onların sıhhat ve afiyetleri için dua etmek, muhtaçlara yardımcı olmak, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, kaba ve çirkin, edep dışı müstehcen ve kalp kırıcı sözlerden sakınmak” gibi davranışlardır.
Adap deyince ne anlıyorsunuz?..
Tabi ki her özün algılaması, anlayışı bu konuda farklı farklıdır. Ben benim anladıklarımı ve konuyla ilgili araştırmalarım neticesinde anlatmaya çalışayım...
Türk Dil Kurumu sözlüğünde edep, “Toplum töresine uygun davranma” olarak açıklanmaktadır.
Edep; “terbiye, utanma, usul, yol ve kaide” gibi anlamları ifade ettiği gibi, “davet, iyi tutum, incelik ve kibarlık, hayranlık ve takdir” manalarına da gelmektedir.
Edep; dinin gerekli gördüğü ve aklın güzel saydığı bütün söz ve davranışları kapsar. Bu durumda “güzelliği dolayısıyla insanı şaşırtan, takdirini kazanan şey” demektir. Başka bir tarif de ise; “ona sahip olan kişiyi küçük düşürücü durumlardan koruyan meleke” diye tanımlanmıştır. Edebin çoğulu adaptır.
Toplum fertlerinin yaşayış ve karşılıklı münasebetlerine genel ve ortak bir tarzda hâkim olan ve aksine davranışların yerine göre ayıp, terbiyesizlik, edepsizlik sayılarak kınandığı ahlâkî ve içtimaî kuralların bütününe hukukta umumi adap denir.
Adap kavram olarak ahlaki kavramdan daha geniş olup bu kavramı da içine alır.
Herhangi bir cezai işlem gerektirmeyen ve küçük sayılabilecek hata ve kusurlar edep kavramının kapsamına girer. Her ahlâk edeptir ama her edep ahlâk değildir.
Kısaca; adap; “toplumların davranış yöntemlerinin (töreler) temeli”, edep de “bu yöntemlere (töre) uygun davranma” olarak özetlenebilir…
Hayatımızın her dönemi edep ve adap kuralları ile şekillenmektedir.
Toplumda edep kurallarını uyguladığımız zaman fert olarak da toplum olarak da mutluluğun temelini atmışız demektir.
Şairin; “Edep bir tac imiş Nur-u Hüda’dan
Giy ol tacı, emin ol her beladan...” vecizesi ile bunu en güzel şekilde görmemiz mümkündür...
İnsanlar trafik içerisinde yaya, yolcu ve sürücü olarak değişik şekillerde yer alırlar. Trafik kazaları ülkemizin en büyük sorunlarından biridir. Kazaların büyük bir bölümünün insan hatasından kaynaklandığı varsayıldığında trafik kazalarının en aza indirilmesi için her türlü tedbirin alınması gerekmektedir. Bu tedbirlerin başında da şüphesiz eğitim gelmektedir...
Trafikte adap, trafiğe çıkan herkesin uymak zorunda olmadığı ancak uyulduğunda trafiği ve trafik akışını en az trafik kuralı kadar düzene sokan ceza korkusu olmadan nezaketen uyulan hususlara denir.
Trafikte adap, trafik kültürünün oluşması ile hayata geçirilebilecek kurallardır.
Trafikte adap güvenli seyahat etmenin yollarını bize açmaktadır. Trafikte karşılıklı sevgi, saygı, anlayış ve birbirimize tahammülü öğreterek anlaşmazlıkların birçoğunu çözmektedir. Trafik kurallarının uygulanması trafik adabının oluşması ve yerleşmesine sebep olmaktadır. Trafik adabı, insanların trafik ortamında birbirlerine karşı olumlu tepki ve davranışlarını ifade etmektedir...
Trafikle iç içe yaşamak zorunda olan insanlar bazen sürücü bazen de yaya olarak trafiğin akışını etkilemektedir. Çoğumuz yaya iken sürücülere, sürücü iken yayalara karşı olumsuz tavırlar sergilemekteyiz.
Trafikte yaşanan tartışma ve kavgalar bazen istenmeyen sonuçlara da sebep olmaktadır. Bu olumsuzlukları en aza indirmenin yolu hak ve sorumluluklarımızı bilerek adabımuaşeret kurallarına uymakla mümkün olacaktır.
Yapılmaması gereken birçok uygunsuz davranış karşılıklı anlayışla çözülebilecektir.
Başkasına saygı duymayan kendisine de saygı duymamaktadır. Toplu yaşama
kuralı olarak adlandırabileceğimiz bu kurallara uyan kimseleri medeni insan diye tanımlamaktayız...
Trafikte adap kurallarına uymak insanlığın gereği olduğu gibi hayatımızı ve trafiği kolaylaştırarak toplum düzenini sağlayacaktır.
Trafik kurallarına uymak bir zorunluluk olup aksi cezayı gerektirir. Trafikte adap kurallarına uymadan araç kullanmak ve diğer sürücülerin haklarına saygı göstererek gerektiğinde onlara yardımcı olmak insanlığımız gereğidir. Yayaya yeşil ışık yandığı halde ona yol vermeden onun yol hakkını kullanmak trafik kuralı ihlalidir...
Tespiti durumunda ceza gerektirir. Kendisine yeşil ışık yanarken karşıya geçmek isteyen bir yayanın yolunu tamamlamadan yolun ortasında kırmızı ışık yanarken sürücünün korna çalmadan bu yayaya yol vermesi ve onun güvenli bir şekilde karşıya geçmesini sağlaması ise adap kuralıdır. Bu tür sürücüler adap kurallarını içselleştirmişler demektir.
Trafikte adap kurallarını iyi anlayabilmek için kuralın ne demek olduğu, trafik kuralları ve kurallara uymanın faydalarının da bilinmesi gerekmektedir…
Peki Kural deyince modern çağın 21. Yüz Yılın insanı bizler ne anlıyoruz?..
“Bir sanata, bir bilime temel olan, yön veren ilke, kaide...
Davranışlarımızı yönlendiren ve uyma zorunluluğu olan prensiplerdir. Belirlenen hedeflere varmak ve istenileni gerçekleştirmek için düzenlenmiş yol haritası diyebileceğimiz yol göstericilerdir. “Belirli olayların ve süreçlerin düzenli tekrarı da kural olarak tanımlanır...”
Toplumda insanların birlikte yaşamasını sağlayan ve uyulması zorunlu olan bazı kurallar mevcuttur.
Bu kurallar yazılı ve yazısız olmak üzere iki çeşittir.
Yazılı kurallar zamana ve ihtiyaca göre değişebilen hukuk kurallardır.
Yazısız kurallar ise uzun yıllar içinde oluşan ve değişmeyen, bu nedenle toplumun her kesimi tarafından kabul edilen, benimsenen ve uygulanan kurallardır.
Yazılı kurallar ihtiyaçları gideren hukuk kuralları şeklindeyken, yazısız kurallar örf, adet ve geleneklerden meydana gelen kurallardır. Bu kuralların amacı toplumda belirli bir düzenin oluşması, insanların hak ve sorumluluklarının teminat altına alınması ve refah ortamının sağlanmasıdır...
Toplum huzurunu sağlamak ve insanların mutlu yaşamasını temin etmek için toplumun uyması gereken kurallara ihtiyacı vardır.
Bu sebepten insan ihtiyaçlarına cevap veren ve onları önemseyen kuralların konulması ve yaşatılması gerekir...
Trafik adabı kurallara uymanın sağladığı kazançlar…
Trafikte adap kurallarına uymamız durumunda aşağıda sıralanan faydaları elde etmiş oluruz.
Bunlar:
- Kurallar karmaşayı önler istikrar sağlar.
- İnsan davranışlarını kontrol altında tutar. Davranışlara sınırlama getirir. Böylece insanın hata yapma ihtimalini azaltır.
- Kurallar kişilerin hangi konularda özgür davranacaklarının yolunu açar. Haliyle yaptıklarından sorumlu tutar.
- Toplumda düzensizliği ve kaos ortamının oluşmasını engeller.
- Toplumun eğitim seviyesinin yükselmesinin yolunu açar.
- Toplumun huzur ve refah ortamının oluşmasını sağlar.
- Toplumda adaletin tesisini sağlar.
- Kültürel yozlaşmayı engeller.
- Manevi yıpranmalar ve psikolojik travmaları ortadan kaldırır...
Trafik kuralları da insan hayatının önemsemesi sebebi ile yaşatılması ve uyulması gereken görevlerdendir.
Trafikte kurallar; kara yolunda seyreden araç ve yayaların belli bir düzen içerisinde hareketlerine yön verir. Karşılıklı gidiş gelişleri düzenleyen, birbirlerine yol verme, geçiş üstünlüğü ve önceliğine sahip olma gibi hususların düzenler. "
Kısaca trafiğin seyir ve akışını düzene sokan hususlardır. Ve insan yaşamına güven, huzur sağlar, uyulduğu takdirde hüznü, acıyı bizden uzak tutar…
Sevin hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir… Yaşamın kaynağı sevgi ise, sevgi bir tutku, tutku bir amaç, amaç bir şeyleri birileriyle paylaşmaksa, paylaşalım sevgimizi bir lokma ekmek gibi…
Sağlıklı, mutlu, huzurlu, sevgi dolu güzel bir Salı günü geçirmeniz dileğiyle...
Gönül soframdan gönül sofranıza sevgi ve muhabbetler gönderiyorum… Hoş kalın, hoşça kalın, her dem sevgiyle, hep dostça kalın, bir yerlerde bir gün görüşmek ümidiyle…