Niğde’de yarım asrı aşan süredir deriyle uğraşan Abdullah Kıran, hem baba mesleğini yaşatıyor hem de kaybolmaya yüz tutmuş bir zanaatı geleceğe taşıyor. 52 yıllık meslek hayatında deri monttan çantaya, cüzdandan şapkaya kadar pek çok ürünün tamiratını ve satışını yapan Kıran, “Bu işi severek yaptım, severek de yapmaya devam ediyorum” diyor.
Kökleri Orta Asya’ya uzanan bir hayat
Aslen Doğu Türkistan göçmeni bir Kazak Türkü olan Abdullah Kıran’ın ailesi, 1953 yılında mülteci olarak Altay köyüne yerleşti. Kıran, Niğde’de doğdu, büyüdü; ekonomik şartlar nedeniyle bir dönem İstanbul’a gitse de, baba mesleğini sürdürebilmek için tekrar memleketine döndü. Şimdi Niğde’de deri üzerine çalışan sayılı ustalardan biri.
“20 yıldır Niğde’de bu işi yapıyorum ama meslekte 52. yılım. Bu tamamen baba mesleğimiz. Çocuk yaşta başladım, severek yaptım ve ustalaştım. Deriyle çalışmak kolay değildir ama altyapınız varsa size zor gelmez. Kumaş diken biri için deri zordur çünkü hata kaldırmaz.”
Makineleşmeye rağmen el emeği hâlâ kıymetli
Zamanla sektör teknolojik olarak ilerlese de Kıran, işin hâlâ ustalık gerektirdiğini vurguluyor. Derinin doğası gereği dikkatli çalışılması gerektiğini söyleyen Kıran, tamirat sürecinde işin ehli olmayan kişilerin hatalarının geri dönüşünün zor olabileceğini belirtiyor: “Deride hata yaptığınızda parça değiştirmek zorunda kalırsınız. İşin ehliyseniz kolaydır ama değilse zorlanırsınız. Bu iş sabır ister, dikkat ister. Deri mont tamiratı Niğde’de başka yapan yok, bu yüzden özellikle mont tamiri çok geliyor.”
“Deri, hem sağlıklı hem ekonomik”
Deri ürünlerin uzun ömürlü ve sağlıklı olduğunu ifade eden Kıran, vatandaşların yüksek maliyetli yeni ürünler yerine tamiratı tercih ettiğini söylüyor: “Bugün kaliteli bir deri mont 5 bin TL, ama tamiratı en fazla 500 TL tutar. Kumaş gibi değil, deri eskidikçe değer kazanır. Hem tamir edilir, hem boyanır. Üstelik artık kumaş ürünler de kaliteli değil, ucuz ve dayanıksız. Deri ilk bakışta pahalı gibi görünse de uzun vadede daha ekonomik.”
Kıran, imitasyon ürünler konusunda da vatandaşları uyarıyor. Gerçek deri ile suni derinin farkını anlamanın yollarını şöyle anlatıyor: “Gerçek derinin kendine has bir dokusu vardır. İmitasyonlar bezin üzerine boya ve plastik yüklenerek yapılır, zamanla dökülür. Deri ürün alırken iç etiketlerine dikkat edilmeli. Üst bölüm deri, içi polyester mi, bu belirtilir. Ama maalesef alım gücü düştüğü için herkes cebine göre ürün alıyor.”
“Her meslek yaşar, yeter ki usta yetişsin”
Günümüzde çırak bulmakta zorlandıklarını ifade eden Abdullah Kıran, mesleğin geleceği için meslek liselerinin önemine değiniyor: “18 yaşında üniversite bitiren bir genç çırak olmaz. Bu işler küçük yaşta öğrenilir. Meslek okullarının önemi burada ortaya çıkıyor. Çocuk yaşta başlayınca ilerleme olur. Biz de öyle öğrendik.”
Deri ürün yelpazesi genişliyor
Kıran, sadece tamirat değil, satış konusunda da geniş bir ürün yelpazesi sunduklarını belirtiyor. Deri mont, yelek, cüzdan, çanta, kışlık şapka, çocuk yelekleri, mest, patik ve eldiven gibi ürünler satıyorlar. Özellikle orijinal koyun kürkünden yapılan şapkalar kışın büyük talep görüyor.
“Şapkalar 500 TL’den başlıyor, 5 bin TL’ye kadar çıkıyor. Çantalar da 500 TL ile 3 bin TL arasında değişiyor. Derinin kalitesine ve modeline göre fiyat belirleniyor.”
Kıran’a göre deri ürün almak sadece bir tercih değil, aynı zamanda sağlıklı ve ekonomik bir yatırım: “İnsanlar imkânları dahilinde deri alsın. Hem sağlıklı hem uzun ömürlü. Deri hiçbir zaman durduğu yerde dökülmez. Deri kıymetlidir.”
"Deri bitmez, dönüşür"
Mesleğinin geleceğinden umutlu olan Kıran, her zanaatin zamanla değişse de yaşadığını vurguluyor: “Meslek bitmez. Belki çarık diyorsun, kim giyer diyorsun ama şimdi turistik yerlerde çok satılıyor. Her meslek model değiştirir ama yaşar. Yeter ki sahip çıkan olsun.”



